Ceza hukuka anlamında hayır. Kanunu bilmemek mazeret sayılmaz ilkesi uzun zamandır hem bizim hukukumuzda hem de bir çok ülke hukukunda yerini korumaktadır. Ancak hata hali saklıdır.

-KANUNU BİLME ÖDEVİ

Kanunu bilmemek mazeret sayılmaz ilkesini, kanunun bilindiği varsayımına dayandıran düşüncenin terk edilmesiyle birlikte ceza hukuku doktrini tarafından söz konusu ilke, “kanunu bilme ödevine dayanarak açıklanmaya çalışılmıştır. İtalyan doktrininde yaygın biçimde desteklenen bu görüşü savunanların başında gelen Manzini’ye göre, belirli bir yerde yaşayan bir kimse faaliyette bulunduğu alanı düzenleyen kuralları öğrenmekle yükümlüdür. Buna aykırı davranarak ödevini ihmal eden kişi ise bunun sonuçlarını kabul etmiş sayılır; kanunları bilmemekten kaynaklanan hatası, işlediği fiilden dolayı sorumlu olmasını engellemez. Devletin görevi, suçta kanunilik ilkesi gereğince önceden suçları belirlemektir. Buna karşılık vatandaşların görevi de kendi yaşamlarını güvence altına alan ceza kanunlarını öğrenmektir .

-HATA HALİ

5237 sayılı Türk Ceza Kanunun 30.maddesinde düzenlenmiş, bu yazımızda incelenen ilkenin ilk hali olan 4.maddenin son fıkrası 5377 sayılı kanun ile değişiklik yapılarak 30.maddenin son fıkrasına eklenmiştir. Kanunu bilmemek mazeret sayılmaz ilkesinin istisnası niteliğinde olan düzenlemeyi bu yazımızda inceleme gereği duyduk. m.30/son’da düzenlenen hata hali doktrinde kural üzerinde hata ya da haksızlık yanılması şeklinde isimlendirilmektedir. Ceza kanunlarını bilmemek mazeret sayılmaz şeklinde yer alan hüküm, yine aynı Kanunun 30/4 maddesinde yer alan, “İşlediği fiilin haksızlık oluşturduğu hususunda kaçınılmaz bir hataya düşen kişi, cezalandırılmaz.” hükmü ile birlikte değerlendirildiğinde, ceza kuralı üzerinde gerçekleşen hatanın bazı durumlarda mazeret sayılabileceği anlaşılmaktadır.

Düzenlemeye göre fiilin işlenmesi sırasında failde haksızlık yaptığı bilinci yoksa ve bu konudaki yanılma kaçınılabilir ise, fail kusurlu hareket etmiş olmaz. Bu gerek kasıtlı ve gerekse taksirli suçlar için geçerlidir. Böylece failin kusurlu sayılmasının, onun haksızlık bilinciyle hareket etmiş olmasını şart kılmadığına ve failin haksızlık bilincine sahip olmamasının kastın varlığını etkileyemeyeceğine açıklık getirilmiş olmaktadır. Bu anlamda haksızlık bilinci, fiilin hukukun maddi değerler düzenine aykırılık oluşturduğunun ve bu bakımdan hukuken yasak olduğunun bilinmesini ifade eder. Haksızlık yanılması, özellikle failin yasak normu bilmediği, onun geçerlilik alanını yanlış yorumladığı için haksızlık yaptığı bilincine sahip olmaması durumunda söz konusu olur

TCK’daki düzenlemede ceza sorumluluğunu kaldıran ya da azaltan nedenler bölümü altında düzenlenen ve kanunu bilmemek mazeret sayılmaz ilkesinin istisnası olan m.30/4’teki düzenleme suçun unsurlarından olan kusur ile ilgilidir ve esasında kastı değil kusuru ortadan kaldıran bir nedendir.

Kanunu bilmemek mazeret sayılmaz ilkesinin yukarıdaki düzenlemeler ışığında ülkemizde ve dünyada mutlak bir ilke olmaktan çıktığı anlaşılmaktadır. Ülkemiz de ise önceki halinde farklı olarak Ceza Kanunlarını bilmemek mazeret sayılmaz olarak anlamının daraltılmak istendiği, kusurluluğu ortadan kaldıran nedenler ile hata başlığı altında yapılan düzenlemelerle istisnalar getirildiği ve diğer bir deyişle çağdaş ceza hukukunun ilkelerinin benimsendiği anlaşılmaktadır.

Bu ilkenin anayasa da tanımlanan Hukuk Devleti ve Kanunilik ilkesiyle bağlantılı olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Çünkü her şeyden önce kişinin kanunu bilmemesinin mazeret sayılamaması için o kanunun kanunilik ilkesine uygun bir şekilde belirlenebilir ve Hukuk devleti ile Hukuki güvenlik ilkesine uygun olması gereklidir.