Ülkemizde 06/02/2023 tarihinde ve devamında meydana gelen depremler, Güneydoğu Anadolu ve Akdeniz Bölgesindeki illerimizi etkilemiş, onarılamaz yıkım ve can kayıplarına neden olmuştur. Yaşanan elim hadiseler deprem bölgesinde bir takım hukuki sorunları da beraberinde getirmiştir.
Yıkım, psikoloji ve imkansızlıklar nedeniyle birçok insan yaşadığı şehirleri terk etmek durumunda kalmıştır. Bu halde deprem bölgesinde deprem öncesinde çalışan ancak deprem sonrasında şehirden ayrılmak zorunda kalan işçilerin hukuki durumunun ne olacağı, deprem nedeniyle istifa etmeleri halinde kıdem tazminatına hak kazanıp kazanmayacakları gibi hususlar gündeme gelmektedir.
4857 sayılı İş Kanunu’nda doğrudan doğruya deprem gibi afet hallerinde iş ilişkilerine yönelik tedbir hükümleri düzenlenmemiştir. Ülkemizde daha önceden COVİD-19 döneminde de benzer sorunlar gündeme gelmiş ve işverenlere işçileri işten çıkartma yasağı, kısa çalışma ödeneği gibi hukuki düzenlemeler getirilerek idare tarafından tedbir alınmak istenmiştir. Deprem nedeniyle 22/02/2023 tarihli cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle benzer bir düzenlemenin hayata geçirildiği görülmektedir. Bu düzenlemeyle işverenlere iyi niyet ve ahlak kurallarına aykırılık, işyerinin herhangi bir sebeple kapanması ve faaliyetinin sona ermesi halleri hariç OHAL süresince işverenlere fesih yasağı getirilmiştir. Burada dikkat edilmesi husus önceki düzenlemeden farklı olarak deprem nedeniyle işverenin de zarar görmüş olabileceği düşünülerek deprem sebebiyle işyerinin kapanması halinde işveren işçiyi işten çıkartabilecektir.
Cumhurbaşkanlığı kararnamesi haricinde İş Kanunumuzda işçiye haklı nedenle fesih/ istifa hakkı tanıyan zorlayıcı sebepler hükmünün de deprem bölgesinde uygulanabileceği değerlendirilmektedir. Buna göre işçinin çalıştığı işyerinde bir haftadan fazla süre ile işin durmasını gerektirecek zorlayıcı sebepler ortaya çıkarsa işçi haklı nedenle fesih ve istifada bulunabilecek ve kıdem tazminatına hak kazanabilecektir. Ancak burada depremin yalnızca işçinin yaralanması, evsiz kalması, yakınlarını kaybetmesi veya deprem nedeniyle başka ile taşınması, yani depremin yalnızca işçi açısından değil, işveren ve işin de deprem nedeniyle faaliyetini sürdürememesi ön koşuldur.